BİZİ TAKİP EDİN
facebook instagram youtube Twitter
TR EN

İzmir’in Kokusu

03.04.2020
Paylaş

İzmir’de kolonya denilince akla gelen ilk isimlerden biri Aktaş Kolonyaları’dır. Aktaş Kolonyaları’nın hikâyesi 1922 yılında, eczacı Kemal Kamil Aktaş'ın bir Rum’a ait olan Panayot Eczanesi’ni satın alıp Hilal Eczanesi’ni açmasıyla başladı. Eczaneler o dönemde çok farklı konularda hizmet verirdi. Doktorların o yıllarda özel muayenehaneleri yoktu, hastalarını eczanelerde muayene ederlerdi. Aynı zamanda buralar doktorların sanat ve edebiyat üzerine toplantılar yaptıkları yerlerdi. Eczanelerde kan, idrar vb. tahliller yapılır, çeşitli ilaçlar ve merhemler imal edilirdi. Kolonya imalatı da özellikle Hilal Eczanesi’nin vazgeçilmeziydi. Kemal Kamil Beyin kokulara olan zaafı gizli çiçek, zümrüt damlası, fulya, leylak, kara kedi kolonyalarını üretmesiyle İzmir’in kolonya kenti olarak tanınmasında önemli bir rol oynadı. Öyle ki fuar için İzmir’e gelenler hatıra olarak İzmir kolonyası alıp evlerine dönerdi. Kemal Kamil Aktaş’ın 20-30’lu yıllarda çıkardığı Aile Eczanesi isimli dergide yer alan bir yazıda “Aktaş Hilal Eczanesi, Kemal Beyin zevkinin yoludur ve bu yol tüm İzmirlilerin yolu olmuştur" der.

Kemal Kamil Bey, Altınordu Spor Kulübü’nün yanı sıra 1928 yılında kurulan ve daha sonra Egebank ismini alan Esnaf ve Ahali Bankası’nın kurucuları arasında da yer aldı, İzmir Eczacılar Cemiyeti ve Hilal-i Ahmer Cemiyeti idare heyeti ve belediye meclis üyeliği görevlerini yürüttü. Eczacılığının haricinde şakacı ve neşeli kişiliğiyle de İzmir’in vazgeçilmez simalarından biri oldu. 1 Nisan şakaları ile ünlü olan Kemal Kamil Bey kendisi gibi şakayı sevenlerin bir araya gelmesiyle kurulan Palavra Kulübü’nün de müdavimlerindendi. Dönemin belediye başkanı, doktorlar, diş hekimleri, banka müdürleri ve tüccarların bulunduğu Palavra Kulübü, o yıllarda (1930-1940’lar) samimi sohbetlerle birlikte İzmir’in gündeminin de tartışıldığı bir buluşma noktasıydı. Dönemin gazete ve dergilerinde Eczacı Kemal Kamil Aktaş’ın sık sık makaleleri yayımlanırdı. En bilinen yazı dizisi ise Yeni Asır gazetesinde yayımlanan, çocukluk zamanlarından itibaren İzmir’de gündelik yaşamla ilgili çeşitli bilgilerin de bulunduğu anılarına yer verdiği, “Bizim Unuttuklarımız Gençlerimizin Görmedikleri” başlıklı diziydi.

Oldukça medyatik ve adı gazete sütunlarından hiç eksik olmayan Kemal Kamil Bey, kadın kılığına girmesinden tutun da çok eğlenceli ve yaratıcı anlık reklamlarıyla da bilinirdi. Örneğin Yaşar Ürük’ün 13 Nisan 2000 yılında Yeni Asır gazetesinde yer alan “Sinema Cenneti İzmir” yazısında şöyle bir anekdot geçer:

“Yıl 1932 ve aylardan mayıs, günümüzdeki Küçükyalı ya da o zamanlardaki adıyla Karantina semtindeki adı sonradan Köşk olacak olan Şık sinemasındayız. Salon oldukça doludur ve izleyiciler kendilerini korku filminin heyecanına kaptırmışlardır. Filmin en gerilimli yerinde ve âdeta tüm soluklar tutulmuşken birden inanılmaz bir çığlık salonda bomba gibi patlar. Bu ses, o anda sinirleri iyice gerilmiş olan diğer izleyicilerin de ne olduğunu anlamadan attıkları feryatlar eklenince salon bir anda fuardaki ‘korku tüneli’ne döner. O yıllarda İzmir’deki sinemalarda üst üste yangınlar çıktığı için hemen herkes bir yerlerinin tutuşması korkusuyla ve can havliyle ayağa fırlar. Ancak o yarı karanlıkta kapıya ulaşmak o kadar kolay değildir. Bu arada makinist de oynayan filmi durdurur ve salonun ışıklarını yakar. Evet, görünürde yanan bir yer yoktur, izleyicilerin korkuları kısa zamanda şaşkınlığa, ardından meraka döner. İyi de en arka sıradan gelen o ilk çığlık neden atılmıştır? Gözler en arka sırada oturan şık giyimli genç bir bayana döner. O genç bayan yarı mahcup yarı da gülümseyen bir çehre ile ayağa kalkarak çantasından küçük bir ilaç şişesi çıkarır ve herkesin şaşkınlıktan bir karış açılmış ağızlarla dinlediği müthiş konuşmayı yapar: Efendim bir karışıklığa neden olduğum için özür dilerim. Geçen yaz giydiğim kötü bir ayakkabıdan dolayı ayağımda bir nasır oluşmuştu. Acısından dokunamıyordum bile ve ne yaptıysam bu dertle baş edemedim. Ancak kısa zamanda önce ‘Naırol Kemal’ diye bir ilaç kullanmaya başladım ve çok yararını gördüm. Az önce şuradaki bey dışarıya çıkmaya çalışırken, yanlışlıkla nasırlı ayağıma bastı ve nasırım ilk kez hiç acımadı. Bu dertten kurtulmuş olduğuma inanamadığım için sevincimi sizlerle paylaşmak üzere o çığlığı attım. Yaşasın Kemal Kamil ve Hilal Eczanesi !”

Kemal Beyin 1949 yılında vefatından sonra küçük oğlu Semih Aktaş, babasının izinden giderek Kemeraltı 2. Beyler Sokağı’nda kurduğu Aktaş Tıbbi Müstahzarat Laboratuvarı’nda Aktaş Kolonyaları’nın imalatına devam etti. 2. Beyler Sokağı’nın kolonya kokusu, bayramlarda kolonya almak isteyenlerin oluşturdukları uzun kuyruklar, tatlı anılar olarak İzmirlilerin hafızasında hâlâ yer alır. Aktaş Kolonyaları, 1975 yılında Aktaş Parfümeri AŞ adı altında hizmete devam etti. 1982 yılında Gaziemir bölgesinde daha büyük ve modern bir tesis inşa edildi. 1983 yılına gelindiğinde Ege Bölgesi’nin kolonya ihtiyacının yüzde 50’sini karşılayan ve on çeşit esans üreten fabrikada günde 2,5 ton kolonya imal ediliyordu. Kolonyaların yıllara göre çeşitleri ve isimleri değişse de o günlerden günümüze kadar gelen gizli çiçek, altın damlası, leylak ve lavanta çiçeği halen üretilmeye devam ediliyor. Bugün onlara tütün ve zeytin çiçeği gibi kolonyalar ilave edilse de 80 derece limon kolonyası, her zaman popülerliğini koruyan kolonya oldu. Şişe ve ambalajlar da zaman içerisinde birçok farklı forma girdi. 30-40’lı yılların Aktaş Kolonya şişeleri bugün birçok koleksiyoner tarafından aranıyor ve ilgi görüyor. Bugünlerde Aktaş Kolonyaları, yakın zamanda nostalji serisi olarak piyasaya çıkarmak üzere eski şişelerle ilgili çalışmalar yapıyor. 2015 yılında vefat eden Semih Aktaş’ın ardından eşi Güler Aktaş, yeğeni Cüneyt Şaşmaz ile birlikte işin başına geçti ve ikili, yoğun çaba harcayarak markanın daha yıllarca devam etmesi için çalışmalarını sürdürüyor. Hatta geçmişte Belçika, Hollanda ve Almanya’ya kolonya ihraç eden Aktaş Kolonyaları, yeniden yapılanmaya girdiği bugünlerde, ihracat konusunu yeniden gündemine alıyor.

Yazı: Oğulcan Şaşmaz